?>

BU ŞEHRİN KIŞI …

Hakan ESEN

1 yıl önce

Kış, derin hüznüyle camdaki buğuya parmakla çizilen kalp naifliği ve ekmek arayan güvercin telaşında, öfkesini içine atıyor yine. Gri gecekonduların karlı çatılarındaki beyazlık, yırtık ayakkabılı çocukların umurunda bile değil şimdilerde…

Ağaçları sallar ıslık çalan ıslak rüzgârlar. Soba üzerindeki kestane sıcaklığında bir bakarsınız ıhlamur kokar ortalık, çaylar limonlu içilir, mahallenin afacanlarını öksürüklerinden tanımaya başlarsınız, yazın kuruttuğumuz tarhananın buharı sarar şefkatli bir anne gibi odanızın her yerini.

Çocukların şen kahkahaları olmasa, kalabalık bir yalnızlıktır bu mevsimin adı. O nedenle  Kavaklık öksüzdür şimdi… Sessizliğin ayazında açıkça seçilir kardaki kuşların ayak izleri. Sof Dağı, uğultulu bir uykunun en derin yerindedir bahar öncesi. Gaziantep Kalesi, taş kesmiş bir mağrurlukla sisler arasında gelinlik kız gibi görünür.

Kulağını kabart bak Yesemek’ten, çekiç sesleri gelir, kış uykusundayken dağ tanrıları. Taşla, kış buluşur iki sevgili gibi. Hiçbir ayaz vuslata engel değildir ki. Yesemek nazlı bir şarkı olur.

Dülük’te sessizdir kış. Ne olduğunu anlamadan kurbanlar sunaklarından kalkar. Krallar, kudretli azametleri ile gökleri yaran fırtına tanrılarına hediyeler sunar. Şimşeklerin büyülü senfonisi başlar ve Fazıl Say’ı dinlemiş gibi olursun o mağaralarda…

Zeugma’da sıcak şarap içer asiller. Cümbüşe dönüşür o heybetli mistizm. Çingene Kızı’nın saçları savrulur, karlar erir kara gözlerinde.

Islak ve çamurludur Gaziler Caddesi. Kuyumcu vitrinleri sıcaktır ama triko atölyelerinde serçe yürekli işçiler nefesleri ile ısıtırlar yumruk yaptıkları ellerini. Yeşilin en güzeli görürsün Alaybey’in köşesindeki seyyar arabaların tezgâhlarında. Yazın o kelebek nazikliği, balık zarafetine dönüşür. 

Mutluluk, bacadan çıkan duman ve ekmek kokusudur şimdi Antep’te.

Dumanı tüten soğanlı kış çorbası, pekmez…Tüylü battaniye, ananın ördüğü eldivendir. Sevgilinin üşümüş ellerini, koltuk altlarında ısıtırken, yüzüne yayılan gülümsemedir. Ve oradan buz mavisi gözleriyle gülümseyen Nazım Hikmet seslenir:

“...Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...Ve şehir kör bir insan gibi kaldı

altında yağan karın. Lambayı yakma, bırak! Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların

dilsiz olduklarını anlıyorum. Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum...”

        Bu şehrin kışı KIŞ tır ….

YAZARIN DİĞER YAZILARI